ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR
Ma'rûf-ı Kerhi Hazretlerinin
bir dayısı şehrin vâlisi idi. Vâli, bir gün şehrin kenar mahallelerini
dolaşıyordu. Ma'rûf'u bir kenarda oturmuş ekmek yerken gördü. Önünde de
bir köpek vardı. Bir lokma kendi yiyor, bir lokma da köpeğin ağzına
veriyordu.
Dayısı,
- Köpekle birlikte yemeğe utanmıyor musun dedi.
Maruf;
Utandığım
için bu zavallıyı yediriyorum dedi ve başını kaldırıp havadaki bir kuşa
seslendi. Kuş uçup geldi, eline kondu ve kanadıyla başını ve gözünü
örttü.
Ma'rûf;
-Allah'tan utanandan her şey utanır, buyurdu.
Dayısı bu hâli görüp, bu sözü işitmekle hem hayret etti, hem de oradan uzaklaştı.
--------------------------------------------------------------------------------
Allah’tan Utanmaya Senden Daha Layığım!
Çok
eski devirlerde Kifl adında bir adam vardı. Kifl, ahlâkî ve insanî
değerlere önem vermeyen, para kazanmak için her yolu meşru gören çok
zengin bir adamdı. Zenginliğini de faizden elde etmişti. Dara düşen,
ihtiyacı olan kimse kendisine geliyor, oda yüksek bir faizle geri
ödenmesi şartıyla onlara para veriyordu. Vadesi geldiği zaman kişi
parasını ödeyemezse bu sefer faiz miktarını daha da artırıyordu. Şayet
yine ödeyemezse adamları vasıtasıyla o kimsenin bütün varına yoğuna el
koyuyordu.
Bir gün, kapısına borç için bir kadın geldi. Bu
kadın yakın zamanda kocasını kaybetmiş, namuslu, kendisini çocuklarına
adamış bir anneydi. Bir süre, kocasından kalan şeylerle evini idare
etmeye çalışmıştı. Ancak artık evde para kalmamıştı. Bunun için
çalışması gerekiyordu. Bir yerde iş bulmak istedi; ama dışarısı dul bir
kadın için çalışmaya müsait değildi.
Neden sonra aklına
evde dokuma yapıp onları yakın bir arkadaşı vasıtasıyla satmaya karar
verdi. Bunun için bir dokuma tezgahına ihtiyacı olacaktı. Tezgahı
alabilmek için de borç arayışına girdi. Yakın dost ve akrabalarına
gitti; ama kimsede para yoktu. Çok üzülmüştü. Çaresiz bir şekilde evine
doğru giderken yolda istemeden iki kişi arasında geçen bir diyaloga
şahit oldu. Şehirde Kifl adında bir kişinin insanlara borç para
verdiğini duydu. Hemen onun yanına gitmeye karar verdi.
Kifl
kapıda kadını görünce çok beğendi. Onu elde etmek istedi. Kadın,
Kifl’den karşılığını ödemek şartıyla borç para istedi. Kifl, kadının
dul olduğunu da anlayınca ona ahlaksız bir teklifte bulundu. Kendisiyle
beraber olması şartıyla vereceği parayı istemeyeceğini söyledi. Bu
teklifi kadın şiddetle reddetti. Çok üzülmüştü. En çok da kendisine
böylesi tekliflerin gelmesinden korkuyordu. “Allah’ım bana yardım et.”
diye dua etti.
Aradan birkaç gün daha geçmişti. Evde
hiçbir şey kalmamıştı. Çocuklar açlıktan ağlıyordu. Onların ağlamasına
kendisi de katılıyordu. Kendisini Kifl’e teslim etmeye mecbur hissetti.
Bu sırada da “Allah’ım! N’olursun beni affet. Bir daha böyle bir günah
işlemeyeceğim.” diye dua ediyordu.
Kadın, Kifl’in yanına
gitti. Kifl’in yüzü gülüyordu. Ancak kadın bir yandan ağlıyor, bir
yandan da titriyordu. Kifl, kadına bu halinin sebebini sordu. Kadın,
-
Buraya kendi isteğimle gelmedim. Daha önce böyle bir günah işlemedim.
Onun için Allah’tan çok utanıyorum ve korkuyorum. Beni bu günaha
sürükleyen fakirliğimdir, dedi. Kifl, duyduklarına çok şaşırmıştı. O
kaskatı kalbi bir anda yumuşayıverdi. İçini pişmanlık duyguları
sarmıştı. O sırada ağzından şu ifadeler döküldü:
- Sen
fakirliğin sebebiyle mecbur kaldığın bir günah işliyor ve bundan dolayı
ağlıyorsun. Halbuki Allah bana bu kadar servet vermişken, ben günah
işlemekten çekinmiyorum. Ben, Allah’tan utanmaya ve korkmaya senden
daha layığım.
Kifl, pişmanlık hisleri içinde, yapacağı
kötü işten vazgeçti. Kalbine apayrı bir huzur ve mutluluk geldi. Kadına
bir miktar para verip onu gönderdi. Kadıncağız, sevinç ve kendisini
harama girmekten koruyan Rabb’ine şükür içinde evine döndü.
Kifl,
artık eski Kifl değildi. O güne kadar yapmış olduğu bütün günahlar için
tevbe ediyordu. O gün sabaha kadar Rabb’ine dua dua yalvardı ve affını
diledi. O gece Kifl’in ecel vaktiydi. O hal üzere ruhunu Rahman’a
teslim eyledi.
Sabah olmuştu. Kifl’in evinden çıkmadığını
gören yakınları kapıyı açtıklarında Kifl’i ölü olarak buldular. Bu
sırada kapısında herkesin okuyabileceği şekilde şöyle bir yazı vardı:
“Allah, Kifl’in günahlarını affetti.”
Halk, bu duruma
şaşırdı kaldı. Allah, Kifl’in affedilmesine sebep olan bu olayı, o
dönemin peygamberine vahiy yoluyla bildirdi. Böylece herkesin
şaşkınlığı gitti ve insanlar bundan büyük bir ders aldılar.
Hikâye bize ne anlatıyor?
Tevbe
kapısı her zaman ve her kişi için açıktır. Bir kimse ne kadar günahkâr
bir kul olursa olsun büyük bir pişmanlık ve samimiyetle tevbe ederse
Allah onun tevbesini kabul eder ve onu bağışlar.
Allah, kendi
rızası istikametinde bir hayat yaşamaya gayret eden kullarını sever.
Rahmetinin gereği olarak bazen kulları günaha gireceği an onları
değişik vesilelerle korur. O yüzden kula düşen Rabb’iyle arasındaki
bağı devamlı surette güçlü tutmasıdır.
Kaynak: Zaman Ailem, 167. Sayı
--------------------------------------------------------------------------------
ARZU EDEN GELSİN
Muhammed
Nasûhî Efendi, bir ara üç gün müddetle sevenlerinden birinin dâveti
üzerine hava değişikliği için Çamlıca civârındaki Bulgurlu'ya gitti.
Bulgurlu'ya gelişlerinin ilk gecesi, gece yarısından sonra teheccüd
namazını kıldıktan sonra yanında bulunanlara;
- Bize bugün
Üsküdar'a gitmek gerekiyor. Hizmeti yerine getirdikten sonra inşâallah
yine geliriz. Arzu eden bizimle gelebilir, buyurdu.
Sabah namazını kıldıktan sonra Üsküdar'a gelmek üzere yola çıktı. Yolda karşısından derviş kıyâfetli biri geldi ve;
-Ben
duâcınız da efendime gidiyordum. Dergâhınıza vardım. "Efendim
hazretleri (yâni siz) Bulgurlu'dadır." dediler. Çok şükür efendime
burada kavuştum. Size gelişimin sebebi, Üsküdar'da Bülbülderesi denilen
yerdeki bir mağarada, Nakşibendiyye yolu mensuplarından Şâh Haydar
adında bir zât vardı. Bu zât kimsenin işine karışmayan, haram işlememek
için insanlardan uzak yaşamaya gayret eden biriydi. Ömrünün sonuna
doğru bana; "Artık dünyâ hayâtım bitmek üzeredir. Vefât ettiğimde
cenâzemi yıkamak, namazımı kılmak, kabre koymak ve telkînimi vermek
üzere Nasûhî hazretlerinin vekil olmasını istirhâm ediyorum. Bu
vasiyetimi unutma ve başkaları yapmak isterlerse mâni ol. Vefâtımı ve
vasiyetimi ona bildirmene lüzum yok. Ona Allahü teâlâ bildirir."
buyurdu. Lâkin duâcınız işgüzârlık yapıp kendiliğimden geldim. Bu
gecenin son üçte birinde vefât etti, dedi.
Nasûhî
hazretlerinin yanında bulunan talebeleri, onun bir kerâmetini daha
gördüler. Vefât eden zâtın dediği gibi oldu. Nasûhî hazretleri
talebeleriyle birlikte Bülbülderesine geldi. Kabrini
kazdırdı.Cenâzesini yıkadı. Namazını kılıp, kabre koydu ve telkînini
verdi.
Ma'rûf-ı Kerhi Hazretlerinin
bir dayısı şehrin vâlisi idi. Vâli, bir gün şehrin kenar mahallelerini
dolaşıyordu. Ma'rûf'u bir kenarda oturmuş ekmek yerken gördü. Önünde de
bir köpek vardı. Bir lokma kendi yiyor, bir lokma da köpeğin ağzına
veriyordu.
Dayısı,
- Köpekle birlikte yemeğe utanmıyor musun dedi.
Maruf;
Utandığım
için bu zavallıyı yediriyorum dedi ve başını kaldırıp havadaki bir kuşa
seslendi. Kuş uçup geldi, eline kondu ve kanadıyla başını ve gözünü
örttü.
Ma'rûf;
-Allah'tan utanandan her şey utanır, buyurdu.
Dayısı bu hâli görüp, bu sözü işitmekle hem hayret etti, hem de oradan uzaklaştı.
--------------------------------------------------------------------------------
Allah’tan Utanmaya Senden Daha Layığım!
Çok
eski devirlerde Kifl adında bir adam vardı. Kifl, ahlâkî ve insanî
değerlere önem vermeyen, para kazanmak için her yolu meşru gören çok
zengin bir adamdı. Zenginliğini de faizden elde etmişti. Dara düşen,
ihtiyacı olan kimse kendisine geliyor, oda yüksek bir faizle geri
ödenmesi şartıyla onlara para veriyordu. Vadesi geldiği zaman kişi
parasını ödeyemezse bu sefer faiz miktarını daha da artırıyordu. Şayet
yine ödeyemezse adamları vasıtasıyla o kimsenin bütün varına yoğuna el
koyuyordu.
Bir gün, kapısına borç için bir kadın geldi. Bu
kadın yakın zamanda kocasını kaybetmiş, namuslu, kendisini çocuklarına
adamış bir anneydi. Bir süre, kocasından kalan şeylerle evini idare
etmeye çalışmıştı. Ancak artık evde para kalmamıştı. Bunun için
çalışması gerekiyordu. Bir yerde iş bulmak istedi; ama dışarısı dul bir
kadın için çalışmaya müsait değildi.
Neden sonra aklına
evde dokuma yapıp onları yakın bir arkadaşı vasıtasıyla satmaya karar
verdi. Bunun için bir dokuma tezgahına ihtiyacı olacaktı. Tezgahı
alabilmek için de borç arayışına girdi. Yakın dost ve akrabalarına
gitti; ama kimsede para yoktu. Çok üzülmüştü. Çaresiz bir şekilde evine
doğru giderken yolda istemeden iki kişi arasında geçen bir diyaloga
şahit oldu. Şehirde Kifl adında bir kişinin insanlara borç para
verdiğini duydu. Hemen onun yanına gitmeye karar verdi.
Kifl
kapıda kadını görünce çok beğendi. Onu elde etmek istedi. Kadın,
Kifl’den karşılığını ödemek şartıyla borç para istedi. Kifl, kadının
dul olduğunu da anlayınca ona ahlaksız bir teklifte bulundu. Kendisiyle
beraber olması şartıyla vereceği parayı istemeyeceğini söyledi. Bu
teklifi kadın şiddetle reddetti. Çok üzülmüştü. En çok da kendisine
böylesi tekliflerin gelmesinden korkuyordu. “Allah’ım bana yardım et.”
diye dua etti.
Aradan birkaç gün daha geçmişti. Evde
hiçbir şey kalmamıştı. Çocuklar açlıktan ağlıyordu. Onların ağlamasına
kendisi de katılıyordu. Kendisini Kifl’e teslim etmeye mecbur hissetti.
Bu sırada da “Allah’ım! N’olursun beni affet. Bir daha böyle bir günah
işlemeyeceğim.” diye dua ediyordu.
Kadın, Kifl’in yanına
gitti. Kifl’in yüzü gülüyordu. Ancak kadın bir yandan ağlıyor, bir
yandan da titriyordu. Kifl, kadına bu halinin sebebini sordu. Kadın,
-
Buraya kendi isteğimle gelmedim. Daha önce böyle bir günah işlemedim.
Onun için Allah’tan çok utanıyorum ve korkuyorum. Beni bu günaha
sürükleyen fakirliğimdir, dedi. Kifl, duyduklarına çok şaşırmıştı. O
kaskatı kalbi bir anda yumuşayıverdi. İçini pişmanlık duyguları
sarmıştı. O sırada ağzından şu ifadeler döküldü:
- Sen
fakirliğin sebebiyle mecbur kaldığın bir günah işliyor ve bundan dolayı
ağlıyorsun. Halbuki Allah bana bu kadar servet vermişken, ben günah
işlemekten çekinmiyorum. Ben, Allah’tan utanmaya ve korkmaya senden
daha layığım.
Kifl, pişmanlık hisleri içinde, yapacağı
kötü işten vazgeçti. Kalbine apayrı bir huzur ve mutluluk geldi. Kadına
bir miktar para verip onu gönderdi. Kadıncağız, sevinç ve kendisini
harama girmekten koruyan Rabb’ine şükür içinde evine döndü.
Kifl,
artık eski Kifl değildi. O güne kadar yapmış olduğu bütün günahlar için
tevbe ediyordu. O gün sabaha kadar Rabb’ine dua dua yalvardı ve affını
diledi. O gece Kifl’in ecel vaktiydi. O hal üzere ruhunu Rahman’a
teslim eyledi.
Sabah olmuştu. Kifl’in evinden çıkmadığını
gören yakınları kapıyı açtıklarında Kifl’i ölü olarak buldular. Bu
sırada kapısında herkesin okuyabileceği şekilde şöyle bir yazı vardı:
“Allah, Kifl’in günahlarını affetti.”
Halk, bu duruma
şaşırdı kaldı. Allah, Kifl’in affedilmesine sebep olan bu olayı, o
dönemin peygamberine vahiy yoluyla bildirdi. Böylece herkesin
şaşkınlığı gitti ve insanlar bundan büyük bir ders aldılar.
Hikâye bize ne anlatıyor?
Tevbe
kapısı her zaman ve her kişi için açıktır. Bir kimse ne kadar günahkâr
bir kul olursa olsun büyük bir pişmanlık ve samimiyetle tevbe ederse
Allah onun tevbesini kabul eder ve onu bağışlar.
Allah, kendi
rızası istikametinde bir hayat yaşamaya gayret eden kullarını sever.
Rahmetinin gereği olarak bazen kulları günaha gireceği an onları
değişik vesilelerle korur. O yüzden kula düşen Rabb’iyle arasındaki
bağı devamlı surette güçlü tutmasıdır.
Kaynak: Zaman Ailem, 167. Sayı
--------------------------------------------------------------------------------
ARZU EDEN GELSİN
Muhammed
Nasûhî Efendi, bir ara üç gün müddetle sevenlerinden birinin dâveti
üzerine hava değişikliği için Çamlıca civârındaki Bulgurlu'ya gitti.
Bulgurlu'ya gelişlerinin ilk gecesi, gece yarısından sonra teheccüd
namazını kıldıktan sonra yanında bulunanlara;
- Bize bugün
Üsküdar'a gitmek gerekiyor. Hizmeti yerine getirdikten sonra inşâallah
yine geliriz. Arzu eden bizimle gelebilir, buyurdu.
Sabah namazını kıldıktan sonra Üsküdar'a gelmek üzere yola çıktı. Yolda karşısından derviş kıyâfetli biri geldi ve;
-Ben
duâcınız da efendime gidiyordum. Dergâhınıza vardım. "Efendim
hazretleri (yâni siz) Bulgurlu'dadır." dediler. Çok şükür efendime
burada kavuştum. Size gelişimin sebebi, Üsküdar'da Bülbülderesi denilen
yerdeki bir mağarada, Nakşibendiyye yolu mensuplarından Şâh Haydar
adında bir zât vardı. Bu zât kimsenin işine karışmayan, haram işlememek
için insanlardan uzak yaşamaya gayret eden biriydi. Ömrünün sonuna
doğru bana; "Artık dünyâ hayâtım bitmek üzeredir. Vefât ettiğimde
cenâzemi yıkamak, namazımı kılmak, kabre koymak ve telkînimi vermek
üzere Nasûhî hazretlerinin vekil olmasını istirhâm ediyorum. Bu
vasiyetimi unutma ve başkaları yapmak isterlerse mâni ol. Vefâtımı ve
vasiyetimi ona bildirmene lüzum yok. Ona Allahü teâlâ bildirir."
buyurdu. Lâkin duâcınız işgüzârlık yapıp kendiliğimden geldim. Bu
gecenin son üçte birinde vefât etti, dedi.
Nasûhî
hazretlerinin yanında bulunan talebeleri, onun bir kerâmetini daha
gördüler. Vefât eden zâtın dediği gibi oldu. Nasûhî hazretleri
talebeleriyle birlikte Bülbülderesine geldi. Kabrini
kazdırdı.Cenâzesini yıkadı. Namazını kılıp, kabre koydu ve telkînini
verdi.
Perş. Ağus. 21, 2014 1:36 pm tarafından abucabbar
» Black Dark Lite Edition 2010 V2 - Emre90, 2010'un En Şık Lite Sürümü
Çarş. Eyl. 04, 2013 1:57 pm tarafından sondevrim55
» izzet Yıldızhan - Sen Deli Misin fuLL 2009 | 320 Kbps
Perş. Tem. 18, 2013 10:01 am tarafından milliyetci1979
» Install ClockworkMod Recovery on the LG GT540 Optimus
Ptsi Şub. 04, 2013 10:51 am tarafından Karakatil
» Root the LG GT540 Optimus
Ptsi Şub. 04, 2013 10:50 am tarafından Karakatil
» LG P503 Optimus One Root + Recovery
Ptsi Şub. 04, 2013 10:45 am tarafından Karakatil
» LG-970 CWM Ve Root Enjekte Etme!
Ptsi Şub. 04, 2013 10:40 am tarafından Karakatil
» LG Optımus 3D Max Root Yapımı
Ptsi Şub. 04, 2013 10:31 am tarafından Karakatil
» LG Optimus 4X HD'ye CWM Yükleme
Ptsi Şub. 04, 2013 10:27 am tarafından Karakatil