Multikotr Network

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Türkiye'nin En Büyük Android Platformu

En son konular

» Galaxy Ace II I8160'a Güncel Türkiye Kies Romu Nasıl Yüklenir [2.3.6 I8160XXLH4]
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyPerş. Ağus. 21, 2014 1:36 pm tarafından abucabbar

» Black Dark Lite Edition 2010 V2 - Emre90, 2010'un En Şık Lite Sürümü
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyÇarş. Eyl. 04, 2013 1:57 pm tarafından sondevrim55

» izzet Yıldızhan - Sen Deli Misin fuLL 2009 | 320 Kbps
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyPerş. Tem. 18, 2013 10:01 am tarafından milliyetci1979

» Install ClockworkMod Recovery on the LG GT540 Optimus
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyPtsi Şub. 04, 2013 10:51 am tarafından Karakatil

» Root the LG GT540 Optimus
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyPtsi Şub. 04, 2013 10:50 am tarafından Karakatil

» LG P503 Optimus One Root + Recovery
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyPtsi Şub. 04, 2013 10:45 am tarafından Karakatil

» LG-970 CWM Ve Root Enjekte Etme!
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyPtsi Şub. 04, 2013 10:40 am tarafından Karakatil

» LG Optımus 3D Max Root Yapımı
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyPtsi Şub. 04, 2013 10:31 am tarafından Karakatil

» LG Optimus 4X HD'ye CWM Yükleme
Edebiyat sosyal hayati ilişkiler EmptyPtsi Şub. 04, 2013 10:27 am tarafından Karakatil

Tarıyıcı

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 

    Edebiyat sosyal hayati ilişkiler

    Karakatil
    Karakatil
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 2424
    Kayıt tarihi : 04/07/09
    Yaş : 33
    Nerden : C/System32

    Edebiyat sosyal hayati ilişkiler Empty Edebiyat sosyal hayati ilişkiler

    Mesaj tarafından Karakatil Çarş. Kas. 25, 2009 3:03 pm

    EDEBİYAT SOSYAL SİYASİ HAYAT İLİŞKİLERİ

    Edebiyatin sosyal ve siyasi hayatla iliskilerini anlamak icin söyle birkac örnek de verebiliriz.
    Örnegin Nazim Hikmet kendi ideolojisi ve dönemin siyasi görüsleri nedeniyle hatirladigim kadariyla belli bir müddet hapishanede kalmistir.
    Mehmet Akif Ersoydan Istiklal marsini yazmasi istenmistir ve sosyal hayatimiza Istiklal marsi girmistir. Yahya Kemal Beyatli hitabeti kuvvetli oldugundan ve yazilarinda cok güzel bir sekilde dönemin siyasi ve sosyal hayatini yansittigindan dolayi tek partiden cok partili sisteme gecildigi bir dönemde milletvekilligi yapmistir. Zaten kitaplarinda da o döneme dair bircok bilgiyi anlayabiliyoruz.
    Bunun haricinde mesela Mehmet Akif Ersoya Misir`a gittigi esnada Diyanet Isleri Bakanligindan Elmalili Hamdi Yazarla Kuran tercümesi görevi veriliyor.O bunun cok agir oldugunu söyleyip kabul etmek istemiyor.Ama daha sonra Elmalili nin yumusatmasiyla kabul ediyor. Fakat daha sonra o dönemde Mehmet Akif namaz dualarinin Türkce yapilacagini duyuyor bunun üzerine meallerini vermek istemiyor. Bir arkadasina emanet edip O na "dönersem alirim", "dönmezsem yak" diyor.Tercüme umdugundan daha güzel oldugundan ve dualar namazda Türkce okunacak eger böyle olursa Allah in ve Rasulu nun karsisina nasil cikarim diyor. Bu sadece o dönemin sosyal ve siyasi hayatinda yapilmaya calisilan yeni islerle alakali olarak verilmis bir örnekti.
    Bunlara baktigimiz zaman her dönemin sairlerinin de yazarlarinin da ve onlarin kaleme aldiklari yazilarin da siirlerinde bulunduklari sosyal ve siyasi hayatla bir alakalari olmustur.
    Selam ve dua ile...

    FECRİATİ TOPLUGU (1909-1913)

    1908 yılına kadar II. Abdülhamid saltanatının çok ağır baskısı altında sosyal meselelerle uğraşmaktan uzak kalmış olan Türk halkı, bu tarihten sonra, otuz yılı aşkın bir süre içinde yaşadığı kabuğundan çıkararak, gözlerini yeni bir hayata açmıştı. Gerçekten, parlamenter rejimin sağladığı imkânlar dahilinde, sosyal hayatın hemen her alanında çok hareketli bir dönem başlamış ve istibdâd idaresi altında bütün bu alanlarda çok yavaşlamış olan batılılaşma çalışmalarına yeniden hız verilmişti. Ayrıca, dünya politikasının çok karışık bulunduğu bu sıralarda – gerek içeriden ve gerekse dışarıdan – imparatorluk birçok güçlüklerle karşı karşıya idi. 1911’deki Trablusgarb ve 1912’deki Balkan savaşları ile bu güçlükler daha da arttı. Memleket meselelerinin bu kadar ağırlık kazandığı yıllarda, edebiyatın, bütün bunlara tamamıyle ilgisiz kalarak, sanatçıların yalnız kendi hayatlarını aksettirmekte devam etmelerinin kamuoyunca iyi karşılanamayacağı muhakkaktı. Servet-i Fünun devrinde, edebiyatın bu tutumu hoş görülebilirdi.

    Edebiyat-ı Cedîde Topluluğu’nun dağılma tarihi olarak kabul edilebilecek olan 5 Aralık 1901’den 1908 yılı ortalarına kadar, bu topluluktaki yazarlardan hiçbirisinin yazısı Servet-i Fünun’da çıkmadıgı gibi, dergi edebî çalısmalardan ziyade fenni konulardan ve aktüaliteden bahseden yazıların yayımlandıgı bir hale geldi. Bu, Servet-i Fünuncuların edebi çalısmalarına son verdikleri
    anlamına gelmez; zira topluluga mensup yazarlar, II. Abdülhamid aleyhinde gizliden gizliye yazılar kaleme alırlar ve II. Mesrutiyet’in ilanından hemen sonra yayın hayatına kaldıkları yerden devam ederler.
    1901 ile 1908 yılları arasındaki bu durgunluk döneminde, faaliyetler durmus gibi görünse de, aslında yeni ve genç bir edebî nesil yetismistir. Bu genç nesil, Edebiyat-ı Cedîdecilerin karsısına dikilip onları reddeder ve onların bos bıraktıgı yeri doldurmaya karar verir. Önceleri çesitli yayın organlarında yazılar kaleme alan bu nesil, bir araya gelip çalısmalarını düzene koymak ister. 1909 yılında Hilâl gazetesinin matbaasında bir araya gelen bu gençler, baslatmıs oldukları harekete bir isim bulma arayısına girerler ve Faik Ali’nin teklif ettigi “Fecr-i Âti” adını benimserler. Baskanlıga da Faik Ali getirilir. Daha sonrasında, 24 Şubat 1910 tarihli Servet-i Fünun dergisinde yayımladıgı bir beyanname ile kendisini resmen kamuoyuna tanıtırlar.
    Fecr-i Aticiler kamuoyu önüne ilkin Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan 12 Mart1909 tarihli bir haberle çıkarlar. Bu haberle daha sonra bir beyanname ile ( 24 Şubat 1910 ) bağlı kalacakları prensipleri ve hedeflerini de ilan edecek olan gençler aslında şu sanat görüşlerini de ifade etmişlerdir: "Sanat şahsi ve muhteremdir" bu cümle ile gerçekte söylenmek istenen şey sanat eserinin özgünlüğü ve saygınlığı konusudur. Fakat bu cümlenin arkasında Servet-i Fünuncuların yaşadığı tecrübe de yatıyor olmalıdır. Çünkü ortak bir sanat görüşünün arkasında buluşmak adına birbirlerini savunmak zorunda kalan Servet-i Fünuncuların bir edebiyat hareketi oluşturabilmeleri kadar dağılmalarının da temelinde yatan sebep, uğradıkları eleştirilerdir. Edebiyat dünyasında Servet-i Fünunculardan boşalan yeri doldurmak isteyen gençlerin onların tecrübelerini de devralmak istemeleri gayet doğaldır. Yine aynı şekilde bu haber metninde, Fecr-i Ati isminde bir de dergi çıkarmak arzusunda oldukları yer almıştır. Onların bu arzusu gerçekleşemez, ancak edebiyat tarihimiz için önemli bir ilki Şubat 1910 tarihli beyannameleri ile gerçekleştirirler. Türk edebiyatı tarihinde bir beyanname ile ortaya çıkan ilk edebi grup olarak yer alırlar.
    * * *
    Çok genç yaşta bulunan üyeler henüz kendi gerçek eğilimlerini, mizaçlarının gerçek yönünü de gereği gibi anlayabilmiş değildiler. Kendilerini birleştiren tek nokta, büyük ve samimi bir sanat sevgisi idi. Türk edebiyatına yeni bir yön vermek istiyorlardı. Fakat, bunu nasıl yapabileceklerini, açık olarak, kendileri de bilmiyorlardı. Çevrelerine ve hayata arkalarını dönmüş olmaları, onları gerçek yolu görme imkânından mahrum bıraktı. Bunun içindir ki Servet-i Fünuncularla yaptıkları hücumlar, sadece, isimlerini kamuoyuna duyurmaktan başka bir şey sağlayamadı. Çünkü, gerek sanat anlayışı ve gerekse dil ve üslûb bakımından, onlardan farksızdılar. Bu bakımdan, Fecr-i Ati’yi, temelde, Servet-i Fünun edebiyatını, başka bir isim altında 1908’den sonra da devam ettirme çabası olarak kabul etmek de mümkündür.
    Fecr-i Ati (Geleceğin Fecri) adını benimseyen topluluğun sanat anlayışı, yayımlandıkları bildiride yer alan şu düşüncede odaklaşır: “Sanat şahsi ve alan muhteremdir” amaçları ise şöyle özetlenebilir:
    * Dilin, yazının ve toplumsal bilimlerin ilerlemesine hizmet etmek
    * Yetenekli sanatçıları bir araya getirerek, birlik ve dayanışmanın sağlayacağı güçle, kamuoyunu aydınlatmak
    * Topluluk üyelerinin eserlerini içeren bir kitaplık kurmak
    * Ya üyelerine ya da yarışma açarak Fecr-i Ati dışındaki kişilere, batının önemli eserlerinin çevirilerini yaptırmak
    * Herkese açık konuşmalar düzenleyerek halkın yazın ve sanat konularındaki bilgileri artırmak
    * Batıdaki benzer kurum ve kuruluşlarla ilişki kurarak, ülkemizin edebi ürünlerini batıya, batının ürünlerini de doğuya tanıtmaya çalışmak.
    Dil ve üslûp, Sanat anlayışı bakımından “sanat için sanat” düşüncesine bağlı olan Fecr-i Âti’nin temel görüşlerinden biri “sanat şahsî ve muhteremdir” ilkesi idi. Bu anlayışla meydana getirilen eserleri, dil ve üslûp bakımından edebiyatı cedide akımının özelliklerini devam ettirdi; arap ve fars dillerinden kelimelere, Arapça ve Farsça kurallarına göre yapılmış tamlamalara, bileşik sıfatlara geniş ölçüde yer veren bir dil kullanıldı. Zincirleme ibaretlerle birbirine bağlı uzun cümleler kuruldu.
    Şiir, Fecriatı şairleri, Edebiyatı cedide yazarlarının aşk ve tabiat gibi temalırın, onların şiirlerindeki özelliklere uygun yolda işledi. Duygulu, romantik aşkı dile getirdi. Tabiat tasvirlerinde gerçekçilikten uzak, kaldı. Bu şiirlerde vezin olarak arzun kullanılışı devam ettirildi. Nazım şekilleri bakımından serbest müstezada geniş yer verildi. Fransız sembolistlerinden kuvvetli etkiler alındı.
    Fecr-i Âti şairlerinin başlıcaları Ahmet Hâşim, Emin Bülent, Tahsin Nahid, Mehmet Behçet’tir.

    Hikâye ve roman. Fecr-i Âti döneminin hikâye ve romanı dil ve anlatım bakımından da, iç ve dış yapı bakımından da edebiyatı cedide özelliklerini devam ettirdi.
    Fecri Atı sanatçılarından Yakup Kadri, Refik Halit gibi hikâye ve roman yazarları gerçek kişiliklerini millî edebiyat akımı içinde gösterdiler.
    Fecr-i Âtinin asıl romancı ve hikâyecileri Cemil Süleyman ile İzzet Melih’tir.
    Mehmet Rauf’un kuvvetli etkisi altında bulunan Cemil Süleyman’ın Siyah Gözler (1910) romanı dul bir kadının psikolojik tahlilini yerli hayata ait canlı sahnelerle birlikte verir.
    Bu yazarın hikâyelerinde (Timsal-ı Aşk (1910)); Ülke (1912) basit halk tiplerinin canlandırılmış olması dikkati çeker.
    Tezat (1912) romanının yazarı olan İzzet Melih, romantik aşkları yapmacıklı ve özentili bir şekilde anlatmıştır.
    Tiyatro, Abdülhamid II devrinde tamamıyla durmuş ve yerini tulûat oyunlarına bırakmış olan tiyatro çalışmaları Fecr-i Âti akımının meydana geldiği yıllarda hareketli bir döneme girdi.

    Fecr-i Âti yazarlarından Sahabeddin Süleyman, Tahsin Nahid, gibi yazarlar tiyatro ile yakından


    Fecri Ati Edebiyatı Özellikleri,Temsilcileri,Fecr-i Ati Şiiri
    24 Temmuz 1908'de ilan edilen II. Meşrutiyet'ten sonra ülkede canlı ve hareketli bir edebiyat hayatı başlamıştır. Edebiyatta ki bu canlılık aslında ülkede II.Meşrutiyet'in getirdiği özgürlük ortamı içinde her türlü fikrin serbestçe tartışılabilir hale gelmiş olmasındandır.II.Meşrutiyet'in ilanından sonraki devirde edebiyatımız biraz da Abdülhamid'in baskılı rejiminden kurtularak imparatorluğu çepeçevre saran siyasi olayların içine girmiştir.
    Bu yılların edebiyat ortamında edebiyata hevesli İstanbul gençlerinden bir grup 1909 da Fecr-i Ati adında bir topluluk kurarlar. Ülküleri Servet-i Fünun topluluğuna benzeyen fakat onlardan daha ileri bir edebiyat topluluğu meydana getirmektir. Bunlarda tıpkı Edebiyatı Cedideciler gibi Servet-i Fünun dergisini kendi eser ve görüşlerini yazacak bir organ saymışlar,edebiyatta yapmak istediklerini de bir bildiri ile açıklamışlardır.
    Bu bildiride yeni görüşün hangi prensiplere sahip olduğu ve çizilmiş bir hedefe benzer hususlar yoktur. Edebi bir görüşün belirtilmesinden çok,genç edebiyatçıların birlikte hareket edecekleri ve topluca çalışıp yazacakları açıklanmıştır.Önemli bir prensip ortaya koyamayan ve Servet-i Fünuncular kadar etkili bir ekol olamayan Fecri Ati topluluğunun daha sonraları ortaya çıkan gaye ve prensibi şöyle özetlenebilir: “Sanat,şahsi ve muhteremdir.”
    Ne var ki topluluğun üyelerinin hem yaş olarak çok genç olmaları,hem kültür yönünden oldukça zayıf bulunmaları,hem de edebiyatımızda yeni bir çığır açacak önemli prensipler ortaya koyamamış bulunmaları yüzünden Milli Edebiyat Hareketi'ni savunanlarca çok kolay bertaraf edilmişlerdir.Zaten Fecri Ati topluluğu varlıklarını gösterebilmek için sık sık kendilerinden öncekileri hırpalayan eleştiriler kaleme almaktan, Edebiyatı Cedideciler'in dil anlayışlarını sürdürüp bazı batı örnekleri teklifinden başka önemli bir rol oynayamamışlardır.
    Ali Canip Yöntem'in o zaman Selanik'te topluluğun muhabir azası olmasına rağmen, onların fikirlerini de eleştirmesi belli bir edebi görüş birliğinin Kurulmamış olduğunu gösterir.Bu yüzden Fecri Aticiler daha fazla dayanamayıp iki yıl sonra Balkan Savaşı içinde dağılmışlardır.
    Fecri Ati topluluğunun yazarları şunlardır: Celal Sahir, Ahmet Haşim, Emin Bülent, Mehmet Fuat, Tahsin Nahit, Mehmet Behçet, Faik Ali, Refik Halit,Yakup Kadri, Hamdullah Suphi, Fazıl Ahmet, Şahabettin Süleyman...
    Sonuç olarak bu topluluktan edebiyat tarihimize önemli bir ekol değil, bir kaç tane isim kalmıştır. Yakup Kadri, Refik Halit, Ahmet Haşim ve Fuat Köprülü.Bunlardan Ahmet Haşim dışında diğerleri Milli Edebiyat akımının önemli ölçüde etkisi altında kalarak, yazı hayatına devam etmişlerdir. Bilhassa Fuat Köprülü, daha sonraları yaptığı ilmi araştırmalarla Milli Edebiyat hareketinin aydınlanıp yayılmasına önemli katkılarda bulunmuştur.

      Forum Saati Cuma Mayıs 10, 2024 7:10 pm